SİYAH, GRİ, BEYAZ (son kısım)
Tekrar mutfağa gittim,tabak ve fincanları
yıkadım ve geri geldim,Bir heves pencereye koştum yine.Ah evet,ince ince
göründüler işte,ilk düşenler tüy kadar hafif sanki.Belliydi dedim
içimden,belliydi.Döne döne düşüyorlardı işte,keyfim yerine gelmişti.Hemen
mutfağa koştum,geleneği bozmak olmazdı ki;salep ve sütü çıkardım,hazırlamaya
başladım.Dumanı üstünde tüten bir bardakla içeri geldim,pencerenin önüne
koydum,perdeyi iyice açtım,bardaktan bir yudum aldım.Yavaş yavaş yağıyordu
henüz,ama hızlanacaktı,biliyordum.Duvardaki o küçük dolaba doğru yürüdüm,kalın
ciltli lacivert kitabı çektim,onu çekerken başka bir kitap düşürdüm,eğildim
aldım:
-Vay dedim Zeze yoldaş, sen miydin?
Zeze’yi tekrar yerine koydum.Lacivert kalın
kaplı kitabı aldım,pencereye doğru yürüdüm,salepten bir yudum aldım,iki yüz
seksen beşinci sayfayı açtım,pencerenin önünde durdum,düşen kar tanelerinin
eşliğinde tüm şehre haykırdım:
………….
İnin
sırça köşklerinizden,yaldızlı tahtlarınızdan!
Güleceksiniz
ağlayacaksınız,seveceksiniz sevileceksiniz,acıyacaksınız acıtacaksınız,düşeceksiniz
ama sonra kalkacaksınız,ama hep ama hep.Sen siyah uçta yaşayan ve sen beyaz
uçta yaşayansen..Buradan bakınca o kadar da güçlü durmuyorsun bunu bil,hayatta
hep siyah ya da hayatta hep beyaz yok bunu bil,olamaz da bunu bil!
Hayatta
griler de var;beyaz kadar iyi olmayı başaramamış siyah kadar kötü
olamamış,beyaz kadar yer edinememiş siyah kadar uzaklaşamamış,beyaz kadar güzelleşememiş
siyah kadar çirkin olamamış,beyazın mükemmelliğine siyahın eksikliğine
varamamış…
Hayatta
griler de var;arada kalmışlar.Ne beyaz gibi kalmayı ne de siyah gibi gitmeyi
başarabilmiş…
Hayatta
griler de var;eli kolu bağlanmış,sırf öyle olmak zorunda olduğu için öyle
olmuş,diğer türlüsüne izin verilmemiş…
Hayatta
griler de var;beyazın cömertliğinden siyahın cimriliğinden çok çekmiş…
Hayatta
griler de var;beyazın masumluğundan siyahın suçluluğundan bıkmış….
Grileri
yok sayarak yaşayamazsın.Hele hele beyazın ya da siyahın tepesinden bakarak
ahkam keserek,hiç yaişayamazsın.Durduğun yer,doğru’yu görebileceğin bir yer
değil.Durduğun o yerde bir düşün.Beyaz’ından siyah’ından uzaklaş,ortaya
gel,ortaya!Canın acısın,yansın,dizlerin kanasın senin de.Hata yap yahu,hata
yap!Acımak lazım ve acıtmak,sevmek lazım ve sevilmek,ağlamak lazım ve de
gülmek,gitmek lazım ve de kalmak…Bunlar aynı an’da da olabiliyor inan,sen fark
etmiyorsun belki ama zaten aynı an’da oluyor.Kendini çok önemseme;denizin
içinde bir damla kadarsın o kadar.Kendini önemse;o damla olmazsa eğer deniz de
olmaz bunu bil,sensiz aynı deniz olmaz,bunu bil…
…………..
Ve sayfayı kapattım,dışarı baktım etraf
bembeyaz olmuştu,gece simsiyahtı ve şehrin üzeri bacalardan çıkan gri
dumanlarla kaplanmıştı.Gülümsedim,döne döne aşağıya inen kar tanelerine bakarak
salepten bir yudum daha aldım.
Ve buğulanmış pencereye,üç kelimelik bir
cümle yazdım.
Sadece üç kelime…
Not:Tabii ki böyle bir kitap yok,varsa da 285. sayfa yok.