İKİ NEFES ARASI
Hayat çok garip, insanlar uçuyor…
Bin kere gidip gerisin geriye döndürüldüğün bir yere, binbirinci
defa yine gidiyorsun. Ve bunu hiç sorun etmiyorsun, sorun etsen çünkü, hiç
gitmezsin, biliyorsun.
Boşa koysan dolmuyor, doluya koysan almıyor.
Az biraz kuvvetli cümleler yazsan; kendini çok önemsiyor
oluyorsun. Bir şey yazmasan; umursamaz. Ne olduğunu sen de bilmiyorsun, tanım
yapan bir türlü noktayı koyamıyor çünkü, ama kızamıyorsun diğer türlüsü ahmaklık
olurmuş, ondan sebep. Mantıklısı da bu zaten, mantıklısı, mantık.. Ve tek tek,
özenle seçiyorsun kelimeleri ki; hak ihlali olmasın, aman incitmeyesin, nerde duracağını
bil! Bazen bu yüzden, bazen de sırf şımarıklıktan sebep hiç bakmıyorsun o yere.
Ama o yer bilmiyor herhalde; ‘’Bir kişi
bir yere hiç bakmıyorsa …’’ diye başlayan, o paylaşım duvarı senin bu paylaşım
duvarı benim gezen, o meşhur sözü. –insan, kendini ele verecek kadar da ahmak
olabiliyormuş demek- Ama görmek istemezsen görmezsin, duymak istemezsen
duymazsın, anlamak istemezsen anlamazsın. Değil sen, dünyanın cümle alimi
toplanıp anlatsa, fayda etmez. Ve bundan geriye kalan, senin payına düşen ‘’utanmak’’
olur.
Biri hakkı olmayanı
deste deste diziyor, diğeri hakkından fazla olanı tıka basa yiyor, birisi yiyecek
ekmek bulamıyor, öbürünün kaburgaları sayılıyor, şuradakinin yemek umurunda bile
değil üstüne yağan bombalarla meşgul, az ilerideki küçük bir kıza tecavüz
ediyor, şu kadın bedenini satıyor mecbur, şu diğer kadın mecbur değil ama ona
kötü davranılmıyor, hatta el üstünde tutuluyor, şu evdeki kadın iki saattir kocasının başının
etini yiyor, şu evdeki adam da iki saattir hem karısını hem çocuklarını
dövüyor, şurada zincirleme kaza var aman dikkat,..Bunlar ya da bunlara sebep
olanlar hiç utanmıyor, onların payına utanmak düşmüyor ama..
Şu yukarıda sayılanların hepsi şu anda oluyor, şu anda. Dünya
dönüyor, gün de 24 saat degil mi? (!) Heh işte, bundan daha da fazlası, hatta daha
da acımasızı gerçekleşiyor, bir zamanda bir yerlerde.. Hukuk kağıt üzerinde,
insanlık sözde. Ve maalesef ki, sen bunların hepsine birden yetişemiyorsun,
hatta hiç birine yetişemiyorsun, çünkü bunun sonu yok, daha doğrusu sen sonunu
göremeyeceksin, başını ise zaten bilen yok. Sana düşen; işe kendinden başlamak,
bir zincirin halkaları gibi aynı, sen kendi halkanı sağlam tutacaksın ki;
yanındaki de sağlam durabilsin. Önce sen kendini bileceksin, sen.
Yüzeysel yaşayanlar var ya o yüzeysel yaşayanlar, sanırım
onlar mutlular. Ne kadar düşünürsen; o oranda endişeleniyorsun. Ne kadar
düşünürsen; işler de o kadar sarpa sarıyor. Ve ne kadar düşünürsen; o kadar
mutsuz oluyorsun . Gördüğün, bildiğin hoşuna gitmiyor çünkü, ama düzen böyle
yapacak bir şey yok, evet yapacak bir şey yok, bir anda tüm acıları dindirebilecek
bir ilaç yok! Karışmayacaksın işine, düzen böyle! Burası dünya, bura dünya! Ben
böyle bir yer istemiyordum, hiç bir şey de hatırlamıyorum bana ne ya dersen,
onu da Adem Dedemiz’e sorarsın bir ara, tüm kabahat onun(!)
Ve para..Onsuz olmuyor tabii ki, ama parası az olanlar
mutsuz diye bir şey yok inan. Para var huzur var değil yani. Para var rahatlık
var, huzur değil. Huzur bambaşka bir şey çünkü, maddeyle alakası yok. Ve sen
ekmeğin tadını alıyor musun, suyun tadına varabiliyor musun gerçekten, bundan
haber ver; gerisi boş. Boş çünkü; o tadı alamadığında sen de boşsun, ve o zaman
etrafındaki her şey de boş oluyor. Bu önemli, çok.
Her şey, her an’da olabiliyor bu hayatta, her şey. Mümkünü
yok diyenlere çok gülüyorum, az bir zaman sonra mümkünleri ile mutlu mesut
yaşadıklarına şahit oluyorum çünkü, bir kere de değil bir çok kere hem. Tüm
fizik, matematik kurallarının alt edebileceği zamanlar oluyor, valla. ‘’Su
insanı boğar, ateş yakarmış’’ demiş ya, ama.. Suyun boğmadığı, ateşin de
yakmadığı zamanlar var, valla, olacak da, sen de içinden geçip gideceksin;
yüzeysel veya derinsel, sana kalmış. Her şey senin seçimin değil mi zaten, evet
sanırım öyle. Ha ne diyorduk; fizik, matematik kuralları. Misal yıllarca yapmaya
uğraşıyorsun da, 45 saniye de yerle bir olabiliyor değil mi? Dünyada neler
neler oluyor, o meşhur cümledeki gibi hatta; ‘’dünyanın ekseni 12 cm yerinden ..’’
oynayabiliyor ama.. Ama..
Dünyada neler oluyor neler, insanlar ne haltlar yiyor, ne
bileyim? İyi midir kötü müdür bilinmez, kocaman bir köyüz artık. Hata yapmak da
güzeldir bazen, hata olduğuna kim karar verecek o da ayrı bir konu ya?
Yoksa birinin karşısında cıbıldak kalmış olmak mı, fena
olan?
Şu iğneyi de yanıma alayım, yazı bittiğinde lazım olur.Sonra
da aynaya bakayım, gerçi gördüğüm başını önüne eğmiş bir yansıma olacak ya..
Her
şeyin anlamsız geldiği bir an’da, her şeyin bittiğini düşündüğün bir an’da..
Olmuyor
mu? Çok oluyor hem de.
O zaman
ezelden beri gelmiş, ebede doğru gidecek tüm an’lar (geceler) için..
En çok
da bu an (gece) için..
‘’Dedim:
Çok yalnızım.
Dedi:
Ben sana çok yakınım.’’